Süperzekâya sahip yapay zekâ sistemlerine ulaşma yarışı, eski Google CEO’su Eric Schmidt’in uyarılarına göre, teknolojik rekabetten gerçek çatışmaya evrilebilecek jeopolitik gerilimler yaratıyor.
Mayıs 2025’teki TED konuşmasında Schmidt, ABD ile Çin arasındaki yapay zekâ silahlanma yarışının giderek Soğuk Savaş dönemindeki nükleer çıkmazı andırdığını belirtti. Schmidt, bir ülkenin süperzekâ geliştirme konusunda öne geçmesi halinde, geride kalan ülkenin kalıcı olarak geride kalmamak için sabotaj veya veri merkezlerini bombalamak gibi giderek daha umutsuz önlemlere başvurabileceği uyarısında bulundu.
Schmidt, Çin’in açık kaynaklı yapay zekâ geliştirme yaklaşımının, şu anda kapalı ve tescilli modelleri tercih eden ABD için stratejik bir risk oluşturduğunu vurguladı. “Çin, yapay zekâ ilerlemelerini açıkça paylaştığı için ABD bundan faydalanıyor; ancak küresel açık kaynak yarışında geride kalma riskiyle karşı karşıya,” diyen Schmidt, bu dinamiğin, ilk süperzekâya ulaşan ülkenin ağ etkileriyle geri dönüşü olmayan bir üstünlük elde edeceği bir rekabeti körükleyebileceğini ifade etti.
Schmidt ve birlikte yazdığı Alexandr Wang ile Dan Hendrycks, tehlikeli bir 'Manhattan Projesi' yaklaşımı yerine, Mart 2025’te yayımladıkları makalede Karşılıklı Yapay Zekâ Arızası Güvencesi (MAIM) adını verdikleri bir çerçeve önerdiler. Soğuk Savaş ilkelerinden esinlenen bu siber merkezli caydırıcılık modeli, tek taraflı yapay zekâ üstünlüğü için yapılacak her türlü saldırgan hamlenin, rakipler tarafından önleyici tedbirlerle karşılanacağını öngörüyor.
“Bir süper silah ve küresel kontrol arayışıyla başlayan süreç, düşmanca karşı önlemleri ve tırmanan gerilimleri tetikleyerek, stratejinin iddia ettiği istikrarı baltalama riski taşıyor,” diye yazdı Schmidt ve çalışma arkadaşları. Tehlikenin boyutu varoluşsal: Olası senaryolar arasında, yapay zekâ altyapısını hedef alan siber sabotajlardan Soğuk Savaş’a özgü önleyici saldırılara kadar geniş bir yelpaze bulunuyor.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Evelyn Green’in de aralarında bulunduğu bazı eleştirmenler, MAIM’in nükleer silahsızlanma anlaşmalarına kıyasla uygulanabilir mekanizmalardan yoksun olduğunu savunsa da, Schmidt, caydırıcılığın şeffaflık ve uluslararası iş birliğiyle birleşmesinin, süperzekâ yapay zekâ sistemlerinin benzeri görülmemiş risklerini yönetmek için en iyi yol olduğu görüşünü koruyor.