Sürdürülebilir inşaat alanında önemli bir gelişme olarak, İsviçre'deki Paul Scherrer Enstitüsü (PSI) bilim insanları, dünyanın en fazla karbon salımı yapan sektörlerinden birini dönüştürme potansiyeline sahip, iklim dostu çimento tariflerini hızla tasarlayabilen bir yapay zeka sistemi geliştirdi.
Çimento endüstrisi şu anda küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %8'ini üretiyor—bu oran, dünya genelindeki tüm havacılık sektöründen daha fazla. PSI ekibinin yapay zeka tabanlı modeli, yapısal bütünlüğü korurken çevresel etkiyi büyük ölçüde azaltan yeni çimento formüllerinin keşfini hızlandırıyor.
"Bu sayede, çimento formülasyonlarını simüle edip optimize edebiliyoruz; böylece aynı yüksek mekanik performansı korurken çok daha az CO2 salımı sağlanabiliyor," diyor çalışmanın başyazarı matematikçi Romana Boiger. "Laboratuvarda binlerce varyasyonu test etmek yerine, modelimizi kullanarak saniyeler içinde pratik tarif önerileri oluşturabiliyoruz—bu, iklim dostu çimento için dijital bir yemek kitabına sahip olmak gibi."
Yapay zeka sistemi, çimentonun karbon yoğun bileşeni olan klinkerin bir kısmını alternatif bağlayıcı malzemelerle değiştirerek çalışıyor. Araştırmacılar, yalnızca zaman alıcı laboratuvar deneylerine güvenmek yerine, binlerce malzeme kombinasyonunu neredeyse anında değerlendirebilen bir makine öğrenimi yaklaşımı geliştirdi.
Bu atılım, dünya genelinde araştırmacıların inşaat malzemelerini karbondan arındırmak için yarıştığı bir dönemde geldi. MIT'de Soroush Mahjoubi liderliğindeki paralel bir çalışmada, eski fayans ve tuğla gibi geri dönüştürülmüş seramikler de dahil olmak üzere 19 potansiyel çimento alternatifi belirlendi. Her iki araştırma ekibi de, gündelik atık malzemelerin yarının binalarında ikinci bir yaşam bulabileceğine dikkat çekiyor.
İnşaat sektörü çevresel etkisini azaltma baskısı altında ilerlerken, bu yapay zeka destekli yenilikler umut verici bir yol sunuyor. Araştırmacılar, insanlığın en eski ve en yaygın yapı malzemelerinden birini yeniden formüle etmek için yapay zekadan yararlanarak, karbon kısıtlı bir dünyada daha sürdürülebilir altyapının temellerini atıyor.